Kuranı tarif eden muazzam bir soru
On Altıncı Söz
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
اِنَّمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْئًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ۞ فَسُبْحَانَ الَّذٖى بِيَدِهٖ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
(Kısa meal: Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri o şeye ancak "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.)
İtminan-ı nefsime medar olacak, zulmeti dağıtacak şu âyetin nurundan dört şuâyı göstermekle kör nefsime bir basîret vermek için yazılmıştır.
Birinci Şuâ
"Ey nefs-i nâdan! Diyorsun ki: Ehadiyet-i Zat-ı İlahiye ile külliyet-i ef’ali ve vahdet-i şahsiyesiyle muînsiz umumiyet-i rububiyeti ve ferdaniyeti ile şeriksiz şümul-ü tasarrufatı ve mekândan münezzehiyetiyle her yerde hazır bulunması ve nihayetsiz ulviyetiyle her şeye yakın olması ve birliği ile her işi bizzat elinde tutması hakaik-i Kur’aniyedendir. Kur’an ise hakîmdir. Hakîm ise akıl kabul etmeyen şeyleri akla tahmil etmez. Akıl ise zahirî bir münafatı görüyor. Aklı teslime sevk edecek bir izah isterim."